Hakikat savunucusu bir abide şahsiyet
- Ayrıntılar
- Kategori: Hakkında Yazılanlar
Konferansları ve sohbetleri bilgilendirici, yönlendiriciydi. Yayınlanan kitapları ise bunları katlayarak ufuk ve hedef gösteriyordu Sâmiha Ayverdi Hanımefendi’nin. Lezzetine ve keyfine doyum olmuyordu. Ancak bu husus marksistlerin daha fazla dikkatini çektiğinde Sâmiha Hanım gündeme oturdu.
Kitapları Kültür Bakanlığı’nca yayınlandı.
Vay sen misin neşreden, kızılca kıyamet koptu birden bire.
Ve Sâmiha Ayverdi, bu velud yazar, sanatçı, düşünür; bu tarihten, bu saldırılardan sonra daha da gündemi doldurdu, yazdığı her eser olay oldu.
1993 yılında vefat ettiği güne kadar da ülkesine, insanına faydalı olmaya çalıştı.
Vefatının 7. yıldönümünde Sâmiha Ayverdi Ankara’da Altay Kültür Sanat ve Eğitim Vakfı’yla, Türk Kadınları Kültür Derneği’nin müşterek organizesi çerçevesinde anıldı. Milli Kütüphane salonu inanır mısınız lebaleb doluydu. Konukların, dostlarının, gönüldaşlarının yarısından fazlası da fuayede bekledi.
Sinevizyon gösterisi ve kitap sergisi günü daha cazip hale getirdi. Gaffar Yakın (DSP) Agah Oktay Güner (ANAP) ve Saffet Arıkan Bedük (DYP) gibi politikacıların da ilgi gösterdiği toplantı aynı zamanda bir vefa örneğiydi.
İsmet Binark, Sâmiha Hanım’ın ahfadının Ramazanoğullarıyla, Avrupa’da Gülbaba’ya kadar uzandığını incelemiş, ortaya çıkarmış. Tarihin ilk derslerini de anneannesinden almış. Şimdikilerin kulakları çınlasın. Binark’a göre, Sâmiha Hanım, seçkin aydın yetiştirdi. Neticede bir Ayverdi Aydınlar Mektebi oluştu. Hakikatı yaşadı. Cemiyeti konu etti. 45 kitabı yayınlandı.
Şimdi sıkı durun, bundan sonrası daha önemli. Hakkında yerli yabancı araştırmacılar 406 master ve doktora çalışması yaptı. Türkiye’nin gururu dersem mübalağa yapmamış olurum.
Yakın dostlarından Dr. Turgut Alsırt yazdığını ve söylediğini yaşayan bir insan olduğuna işaret etti Ayverdi Hanım’ın. Ancak sayın Alsırt’ın tebliği çok ağdalı ve yaşayan Türkçe’ye muhtaçtı. Meselâ Neşati’den okuduğu beyti gençler anlayamadı. Sâmiha Hanım bile son yıllarında dilini, yaşayan Türkçeye yöneltmişti.
Prof. Kenan Gürsoy’un beliğ konuşması bir birikimin yansımasıydı. Sâmiha Hanım’ın tarih, kültür, iman dinamizminin insanı olduğunu belirtti, yeniden doğuşun, sevgi ahlâkının mimarlarından bulunduğunu anlattı.
Prof. Mehmet Demirci de öyle. Zihin ve ruh dünyasını boş bıraktırmayan Sâmiha Ayverdi’nin günümüz sorunları üzerinde de yıllar önce düşündüğünü anlatarak, çözüm örneklerini verdiğini söyledi.
Anekdotları ise gelini, Ergun Göze üstadımızın kızı Zeynep Uluant aktardı. Sinan Bey’in eşi Zeynep Hanım daha 10 yaşında iken tanımış rahmetliyi. Dolayısıyla çok hatıra dillendirdi. Yaşattı. Ancak tespiti ilginçti: “Son kitaplarını sadeleştirdi. Eserlerinde ve bütün hayatı boyunca sanatı ve imanı birleştirdi, biraraya getirdi. Ülkemizin tek meselesinin maarif olduğunu savundu, bunu da ilgililerin yıllar sonra başlarını taşa vurarak farkına vardığını söyledi.” Katılmamak mümkün değil. Tersi zor.
Bir önemli bürokrat Vahit Erdem Türk annesi, mürebbisi, mütefekkir Sâmiha Hanım’ı anlatırken çok heyecanlıydı. Dolayısıyla evsahibi olarak İ. Binark’ı tanıtırken, eski Milli Kütüphane Müdürü; toplantı sonundaki konseri Galatasaray Üniversitesi’nin gerçekleştirdiği gibi olmaması gerekenleri söyledi. Doğrusu Sayın Binark Başbakanlık Arşiv Genel Müdürüydü. Konseri ise Gazi Üniversitesi’nden sanatçı Muzaffer Şenduran ve arkadaşları gerçekleştirdi.
Vahid Erdem’in çerçevesi hoştu. Dedi ki: “Samiha Hanım’a ülkenin ihtiyacı var. Hepimize hizmet aşkını öğretti, yaşattı. Maddeyle manayı dost gördü. Her nefesini hakikat yolunda geçirdi.”
35 Yıllık Türk Kadınları Kültür Derneği Başkanı Sabahat Gülay onca yaşına ve elvermeyen sağlık şartlarına rağmen kürsüye geldi, heyecandan titreyerek anlattı Sâmiha Hanım’ı.
Rahmetli Sâmiha Hanım’ın cenaze namazını kıldıran Emin Işık Hoca o gün merhumdan bahsederken “Vakıf Ana” demişti. Bu tespit de değerlendirildi toplantıda. “Öğrenin, öğretin, ihlâslı olun, okuyun. Dostlar birbirinin hatasını görmesin” biçiminde Sâmiha Ayverdi’nin tavsiyeleri de konuşuldu. Bu; çileli dönemleri yaşayan, terkip eden, latif ve lütuflu insanın.
Eserlerinden en az birinin daha okunması gerek bugünlerde. Meselâ Dünyada Ne Lâzım: Dost, Asırlardan Biraz Bahseder misiniz: Hey Gidi Günler Hey; Aşk Nedir? Ateş Ağacı, Hiç Gezdiniz mi? Yeryüzünde Birkaç Adım, Âsitane neresidir? İstanbul Geceleri, İstanbul Nedir? Boğaziçi’nde Tarih, Bir Sual de Siz Sorar mısınız? Yolcu Nereye Gidiyorsun? Ya Çocuklarımız? Mektuplardan Gelen Ses.
Bütün bunlar için eğer İstanbul’daysanız sorun yok. Yok eğer değilseniz ve yolunuz Bayezıd’a düşerse, Kubbealtı Akademisi’ne mutlaka uğrayın. Sadece bu eserler için değil, baki kalan bu kubbenin ne olduğunu anlamak için de.
Mekanın cennet olsun Sâmiha Anne, Vakıf Ana, mütefekkir, sanat ve iman insanı. Müslüman Türk olarak 88 yılda birkaç dönemi gururla temsil etti, yaşadı; nasibi olanları aydınlattı.
29 Şubat 2000 Salı
http://www.turkiyegazetesi.com.tr/HaberDetay.aspx?haberid=46858