• Mütefekkir ve Mutasavvıf Yazar

  • Ölçün doğruluk olsun, aleyhinde dahi olsa doğruyu söylemekten çekinme.

  • Sâmiha Ayverdi

  • Sâmiha Ayverdi

  • Haksız olduğun bir mes’elede, haklı olduğuna kendini inandırmaya çalışma.

Copyright 2024 - fakir@fenomen.org

Samiha Ayverdi Romanlarındaki Tasavvûfî Karakterler

Arzu Pala

Samiha Ayverdi'nin, hayatı tasavvuf anlayışı içerisinde ele almasının yansımaları, kendisinin eserlerinde ve bilhassa romanlarında görülmektedir. Yazar, sanatkarı insanlara hakikati anlatmada bir vazifeli olarak görmüştür. Zaten kendisi için yaşadığı bir hayatı olmamıştır.

19. yy'da başlayan ve 20.yy'da hızla devam eden siyasî ve içtimâî şartlardaki değişimler ve Batı dünyasıyla her anlamda gerçekleşen yakınlaşmalar Türk Edebiyatını ziyâdesiyle etkilemiştir. Özellikle Tanzimat Fermanı, Türk Edebiyatı üzerinde oldukça önemli tesirler bırakan ve bir anlamda dönüm noktası olan önemli vakalardan birisidir. Tanzimat dönemiyle beraber Türk Edebiyatı çerçevesinde ortaya konan eserlerin hem konuları hem de türleri değişmeye başlamıştır. Roman denilen tür, Türk Edebiyatına girmiş ve çok kısa bir zamanda bu türde pek çok eser verilmiştir. 

Tanzimat döneminde pek çok aydının 'Batı'ya ait her şeyi kutsal kabul etmesinin neticesinde roman, sadece bir tür değil; kültürel etkileşim ve değişim aracı hâline gelmiştir. Hatta kimi düşünürler tarafından Batı'nın bizi kendi değerlerimizden ve kültürümüzden koparmaya çalıştığı düşünülmektedir. Samiha Ayverdi de bu şekilde düşünen kişilerden biridir. Zira yazarımıza göre, "Tanzimat inkılâbı bünyenin zorlamasıyla değil, siyasî bir zarûret ile Avrupa taklitçiliğine gönül vermiş kişilerin tezgâhından çıkmıştır. Ne yazık ki bunlar fikri bakımdan yetersizdiler. Sosyolojik gerçekleri ihmâl ettiler. Yapılacak ıslahatın devlet ve toplum yapısına ne kadar uygun olduğunu düşünmediler."1

Tanzimat döneminde yenilik düşüncesinin algılanmasıyla beraber içtimâî meseleler tartışılır olmuştur. Tabii döneme damgasını vuran tartışma ve anlayışların edebiyata yansımaması mümkün değildir. İlk dönem romanlarında ferdin içtimâî yönüne dikkat çekilmiştir. Yazarlar, ferdin bu yönünü ortaya koymaktan ve bu türlü meselelerle alâkalı eserler meydana getirmekten, ferdin iç dünyasını ihmâl etmişlerdir. Bu dönemde kaleme alınan eserler, genellikle ferdin iç dünyasından ziyâde topluma âit meseleleri merkeze almışlardır.

 Tanzimat döneminin son yıllarında ve sonrasında ferdin psikolojik yönünün konu edildiği eserler ortaya çıkmaya başlamıştır. Servet-i Fünun'la beraber psikolojik romanlar yaygınlaşmıştır. Bu süreçte sosyal meselelerden ziyâde ferdin iç dünyasına yönelme söz konusu olmuştur. Cumhuriyet dönemiyle beraber ise içtimâî alanda ciddî bir savrulma yaşanmıştır. Savaş döneminin beraberinde getirdiği sıkıntılara yeni bir ülke kurmanın sancıları eklenmiştir. Bu dönemde bazı yazarlar toplumun bu sürecine ayna tutmuşlar, bazı yazarlar bu süreçteki insan ilişkilerini irdelemişler, bazı yazarlar ise bu sürecin insanın iç dünyasında açtığı manevî yaraları anlamaya ve anlatmaya çalışmışlardır. Kastedilen bu son kısım yazarlarından biri de Samiha Ayverdi'dir.

Samiha Ayverdi, tasavvuf kültürüyle yoğrulmuş birisidir. Ailesinden gördüğü ilk terbiyede tasavvuf kültürünün önemli bir yeri vardır. Zaten yazarın silsilesinin Cüneyd Bağdadi'ye varan Rıfâiyye tarîkatine bağlı olduğu bilinmektedir. Yetişmesinde, rûh inceliğinde ve eserlerindeki üslûbunda bu bağlılığın büyük payı vardır. Kendisinin de tasavvuf heyecanıyla yaşamasında bu terbiyenin ve çevresindeki değerli kişilerin payı büyüktür. Nitekim Nihat Sami Banarlı, "Ayverdi'nin asıl rûhî ve mânevî gelişmesi, Kenan Rıfâi isimli büyük terbiyeci velinin irşatları ile olmuştur."2 diyerek bu tezi destekler.

Ayverdi gerek şahsî hayatında gerek sosyal hayatında manevî değerleri hayatının merkezine yerleştirmiş ve hayatını bu çerçevede yaşamıştır. Hayatında 'aşk' ön plandadır. Onun hayatında Allah'a duyulan aşk ile kâinatın anlamlanması söz konusudur. Hayattaki pek çok kişinin benliklerinden uzak, rûhlarından sürgün hayatlar yaşadığını düşünür. İnsanların aşksız ve manevî değerlerden uzak yaşamasıyla dertlenen Ayverdi, eserlerinde eskiye âit kültürel değerlerin güzelliğiyle beraber tasavvufa ve inanca ait güzellikleri aktarmaya çalışmıştır. Yalnız Ayverdi'nin gayesi sadece aktarmacı olmak değildir, o daha çok öğretici olmak istemiştir. O yüzden romanları başta olmak üzere nerdeyse bütün eserlerinde bir öğretmen edâsıyla devrin veya insanların sorunlarıyla beraber ve onlarla bağlantılı olarak inanmak ihtiyacının gerekliliğini anlatmıştır. 

Özelikle romanlarında devrin siyasî ve sosyal olaylarının anlatılmasının, değerlendirilmesinin, iyinin ve kötünün gösterilmesinin yanında sosyal hayatın kaçınılmaz neticesi olarak insanların yaşadığı rûhî bunalımları ve iç hesaplaşmaları gözler önüne sererek insanlar için mânevî değerlere ulaşan bir kapı aralamaya çalışmıştır. O yüzden romanlarında birbirinden farklı karakterdeki, sosyal statüdeki ve aile çevresine sahip kişilerin gelişim ve tekâmüllerini anlatarak mesaj vermeyi amaç edinmiştir. "Samiha Hanımefendi, romandan ziyâde hikmetin irfânın peşindedir; romanı düşüncelerini ifâde etmek için bir vâsıta olarak kullanır."3 

Samiha Ayverdi, tezli denilebilecek bu romanlarında mânevî değerlerin öneminden ve aşk kavramından bahsederken bir vâiz hüviyeti takınmaz. "O, kuvvetli bir mânevî kültürle yetişmiş olmakla beraber cemiyetin hayatı için maddî ve teknik kültürün faydasını kavramış, cemiyetin düzenli kalkınmasında bu iki dünyanın bir kuşun kanatları kadar âhenkli işlemesi lâzım geldiğine inanmıştı."4 Bu yüzden bir vâiz edasından çok bir felsefeci gibi hayatı sorgulamıştır. Romanlarında karakterlerini zıt görüşler ortasında bırakmış, onlara fikir çatışmaları yaşatmıştır. Diyalektik yöntemiyle karakterlerinin doğruyu bulmasını ve mânevî değerlere yönelmesini sağlamıştır. Kişilerin mânevî değerlere yönelmesi ve hakikî mânâda tasavvufu yaşaması ise içlerindeki aşkı ortaya çıkarmalarıyla mümkün olabilmiştir.

Tanzimattan sonra yavaş yavaş unutulan aşk kavramı romantik akımın etkisiyle tekrar edebiyat dünyasına girmiştir. Lâkin bu aşk, eski hüviyetinden oldukça uzak, tamamen beşerî bir aşk olarak karşımıza çıkmıştır. Bu duruma rağmen tanzimattan sonra aşkı klâsik mesnevîlerde ve halk hikâyelerinde işlendiği biçimiyle ele alan tek romancı Samiha Ayverdi olmuştur.5 Zira o döneme kadar çeşitli sosyal meseleleri inceleyen ve dahi aşkı bile irdeleyen Türk romancıları tasavvuf felsefesi ve onun günlük hayatımız üzerindeki tesirleri üzerinde durmamışlardır. Kendisi o dönemin romancılarının aksine romanlarını, 'tasavvuf' ve 'hakiki aşk' teması üzerine kurgulamıştır. Çünkü "O'na göre Türkiye'nin bir tek meselesi vardır. O da insanı kurtarabilmek. İnsanı kurtarabilmenin yolu insanı tevhîde dâvet etmektir. Çünkü İslâmiyet bütün insanlığı tevhîde dâvet eder. İslâmın rûhunda tevhîd mevcuttur. Tevhîdin olduğu yerde dava kalmaz."6

Samiha Ayverdi, insanı, Allah'ı, kâinatı bir tasavvuf anlayışı içinde ele alır. İnsanı Allah'ına eriştirerek kuvvetin imân ve bilhassa aşk olduğuna inanır.7 Tasavvuf genel hatlarıyla, İslâm dini içinde gelişmiş, zâhirden ziyâde bâtının ön plana çıktığı, gönül merkezli bir hayat anlayışıdır. Öncelikle İslâmiyet'e ait zâhirî ilimlerle donanan kişiler daha sonra gönülde 'seyr-u süluk' adı verilen bir yolculuğa çıkmaktadırlar. Kendilerini dünyaya ait her şeyden soyutlayarak Allah'ta bir olmaya çalışmaktadırlar. Bu yoldaki en önemli güçlerini de 'aşk'tan almaktadırlar. Çünkü aşk olmadan Allah'a vasıl olmanın mümkün olmayacağını düşünmektedirler. İlimle donanan kişiler, aşk kuşanıp yolculuğa çıkarlar ızdırap dolu çeşitli merhalelerden ve çilelerden geçerek 'mârifet'e ulaşmaya çalışırlar. Hakk'ta fâni olmaya gayret ederler. 

Samiha Ayverdi, hem hayatına düstur hem de eserlerine rehber kıldığı bu tasavvuf inancı çerçevesinde eserler ortaya koymuştur. Ve bunu "20. yüzyılın şartlarındaki roman ve hikâye türlerini kullanarak ortak İslâm edebiyatlarının geleneğini modern edebiyatın sınırları içine taşıyarak"8 yapmıştır. Eserlerini meydana getirirken titizlikle uğraşmış ve özellikle romanlarında olay örgüsünden şahıs kadrosuna kadar bütün unsurları bu çerçeveye göre kurgulamıştır. Bu sebepten romanlarındaki temalar birbirine benzerdir, şahısların birbirine benzemesi gibi. Ayverdi, romanlarında birbirinden farklı koşullara ve karakterlere sahip kişiler oluşturmuş olsa dahi bu karakterler mânevî anlamda ve kendilerini bulma noktasında benzer süreçlerden geçmişlerdir. 

A. Dönüşüm Geçiren Karakterler
Samiha Ayverdi'nin, hayatı tasavvuf anlayışı içerisinde ele almasının yansımaları, kendisinin eserlerinde ve bilhassa romanlarında görülmektedir. Yazar, sanatkarı insanlara hakikati anlatmada bir vazifeli olarak görmüştür. Zaten kendisi için yaşadığı bir hayatı olmamıştır. O bir taraftan yaşayıp gördüklerini ve öğrendiklerini, anlatmak ve yaymak için durmadan didinmiş, meydana getirdiği kültür muhîtini dâima beslemiş ve terbiye etmiştir.9 Bu sebepten dolayı eserlerindeki zamandan mekâna ve şahıslara kadar bütün unsurlar tasavvufî temeller üzerine oturtulmuş ve yazarın vermek istediği mesaj ekseninde örgülenmiştir. 

Ayverdi, romanlarını tasavvufî temeller üzerine kurgulamıştır. Tezli roman niteliğinde olan eserlerinde -mesaj vermek maksadıyla- en az bir tane dönüşüm yaşayan karakter bulunmaktadır. Bu karakterler hayatı, inançlarını ve duygularını sorgulamak sûretiyle dâima bir arayış içinde bulunmaktadırlar. Hayatlarında ve hislerinde dâima tatmin olmayan bir taraf mevcuttur. Bu hisler karakterleri arayışa sürüklemektedir. Izdıraplı ve imtihanlarla dolu olan bu arayış sürecinde aslî karakterleri yalnız bırakmayan birtakım yan karakterlerin mevcut olduğu da görülmektedir. Bu yan karakterler oldukça geniş bir kişilik ve meslek yelpazesine sahiptir. Ancak onlar da olumlu, olumsuz, karaktere yardımcı olan, onu besleyen veya onun sıkıntı çekmesinde etkili olan karakterler olmak üzere çeşitlilik göstermektedir. Aslında her biri aslî karakterlerin aşkı ve hakikî imânı bulması ve Allah'a ulaşması için hizmet etmektedir lâkin rolleri zaman zaman zıtlıklar içermektedir. 

Ayverdi'nin romanlarındaki arayış içinde olan bu aslî karakterler her zaman karşısında kendilerine yardımcı olacak bilge karakterler bulmaktadırlar. Çeşitli vesilelerle karşılaşan bu karakterlerden bilge kişilerin, dönüşüm yaşayan karakterler üzerinde müspet etkiler bıraktığı görülmektedir. Aralarında mürîd ve mürşit ilişkisi olan bu karakterlerden bilge olanları aslî karakterin hissî, fikrî ve dinî bir dönüşüm yaşayarak olgunlaşmalarını sağlamaktadır. Mürşidlerinin elinden tutan mürîdler, yavaş yavaş basamakları çıkmakta ve hakikî aşka ulaşmak sûretiyle kemale, olgunluğa ve birliğe ulaşmaktadırlar.

Ayverdi, karakterlerini mânevî âleme doğru yönlendirirken ve tekâmüllerini tamamlamalarını sağlarken yine tasavvufî kurallara ve aşamalara uygun olarak hareket etmektedir. Roman içinde dönüşüm yaşayan karakterler, öncelikle sosyal ve dinî meselelerin tartışılması ve kendilerine öğretilmesi sûretiyle aşka hazır hâle getirilmektedirler. Zira ilimle donanmadan seyr u sülûka çıkmak mümkün değildir.

Bununla beraber karakterler bu aşamaya gelene kadar çeşitli merhalelerden geçmekte veya belli bir yol kat ettikten sonra çeşitli çileler yaşamaktadırlar. Öncelikle karakterlerin hepsinin bir türlü cevaplayamadıkları sorularının bulunması ve arayış içinde bulunmalarının verdiği sıkıntı onların ilk çileleri niteliğindedir. Zira tamamen içlerinde bir fırtına kopmakta ve onlar bunları kimseye anlatamamaktadırlar. Karşılarına bilge kişi çıkana kadar veya onlar bilge kişiye açılana kadar ciddî bir sıkıntı hâli yaşamaktadırlar.

Aynı zamanda iç bunalımlarıyla beraber etrafta karşılaştıkları ahlak bozuklukları, ahlâksız ve mânâya değer vermeyen insanların bulunması, bozuk yaşam düzeni onlar için ayrıca bir sıkıntı kaynağı olmaktadır. Çünkü neredeyse hepsi yüksek mevkideki ailelerin çocukları olan ve seçkin mûhitleri olan insanlar olarak arayışlarına veya değerlerine arka çıkacak, onları anlayacak kişilerin varlığından da yoksun bulunmaktadırlar. Kaldı ki seçkin mûhitleri olmayan kişiler dahi -Mesihpaşa İmamı romanında olduğu gibi- olsalar yine fikir birliği sağladıkları bir yakın çevreden mahrumdurlar.

Karakterlerin en önemli terbiyecilerinden biri de aşktır. Aşksız bir tasavvuf anlayışı düşünülemeyeceği gibi içinde aşkın bulunmadığı Samiha Ayverdi romanı da düşünemeyiz. Samiha Ayverdi, romanlarında aşka yer verir çünkü "tasavvufî terbiyede özellikle aşk yolu kısa zamanda oldurucu ve erdirici olarak bilinir; insan aşka karargâh olmak için yaratılmıştır. Bu sebeple de Ayverdi'nin romanlarında aşka gönül kapılarını açmış olan şahıslar ya insan-ı kâmil noktasına ulaşırlar, ya da o yolun yolcusu durumundadırlar. Bu tipteki şahıslar, tasavvufun, ferdin, kütlenin dünya görüşüne ve sonuçta da hayatın bütününe sirâyet etmiş olması ile tasfiyeli ve dört başı mâmur bir insan tipi şekillenir."10 

Bu sebepten ötürü karakterlerin en zorlu ve önemli çileleri aşk olmaktadır. Çeşitli ilimlerle donanan ve kendilerine göre çileler yaşayan bu karakterler en sonunda aşkla kavrulmaktadırlar. Ancak neredeyse hepsinin aşkı ya imkânsız ya da olumsuz neticeler verecek olan, hayatlarını olmadık bir noktaya taşıyacak olan aşklardır. Pek çoğu için âşık oldukları beşere ulaşamamak, bazıları için de ulaşmak bir imtihan vesilesi olmaktadır. Çünkü kimileri aşkına kavuşamamak ve vuslata erememek sâyesinde Allah'a yönelmiş ve hakiki aşkı bulmuşlardır. Kimileri de âşık olduğu kişiye kavuşmuştur ama süflî duygular yaşadığı için kavuşma onlar adına güzellik içermemiş, bilakis iç muhâsebe ve vicdan azabını beraberinde getirmiştir. Onlar hem aşkın duyguları üzerinde meydana getirdiği tesirle hem de aşklarına kavuşamamanın veya kavuşmanın ızdırabıyla yüzlerini Allah'a dönmüşlerdir. 

Bir süre sonra bu kişilerin aşkları artık beşerî olmaktan çıkmış ve artık karakterler fikrî ve kalbî doygunluğa ermiş, dünyaya meyletmeyen karakterler hâline gelmişlerdir. Kâinattaki her şeyin Allah'tan olduğunu, bütün sevgileri ve aşkları kuşatan büyük bir Hakk aşkı var olduğunu ve insanların dünyada buna kavuşmak suretiyle arayışlarını dindirip iç huzura kavuşabileceğini keşfederek hayatlarına yeni bir sayfa açmış ve hayata başka bir gözle, daha anlamlı bir gözle bakmaya başlamışlardır. 

Genel itibariyle Ayverdi'nin bütün romanlarındaki aslî karakterlerde mevcut bulunan bu durumlar, karakterlerin farklı süreçler yaşamasına engel değildir. Bütün karakterler bu çerçevede ama farklı hayatlar içinde farklı olaylar yaşamaktadırlar. Bu da yazarın, herkesin farklı hayatlar içinde de olsa bu hakîkatlere ulaşabilineceğini göstermeye çalışması açısından önem taşımaktadır. 

B. Bilge, Yol Gösterici Tipler
Samiha Ayverdi romanlarında dönüşüm geçiren karakterlerin yanı başında mutlaka en az bir tane bilge karakter bulunmaktadır. Bu bilge karakterler Forster'ın tahliline göre tip niteliği taşımaktadırlar. Çünkü roman boyunca her hangi bir değişim geçirmemektedirler. Ayverdi'nin bütün romanlarında aynı kişiymiş gibi çizilen bu karakterler bu cihetle de 'tip' olarak kabul edilebilirler. 

Bütün romanlardaki bilge karakterler birbirine çok benzeyen değerlerle ve özelliklerle donanmışlardır. Ayverdi'nin romanlarındaki bilge kişiler çok fazla ortalıkta görünmeyen, kendi hâlinde olan, yüksek ahlâkî değerleri olan ve tasavvufî bilgilerle donanmış kimselerdir. Ancak bu kişilerin meziyeti sadece bilmek değildir. Bu bilge karakterler bildiklerini eksiksiz yaşayan karakterlerdir aynı zamanda. Bu karakterlerin neredeyse her söylediği söz bir hikmet niteliğindedir. Hakk'a ait unsurlarla konuşmalarını bezeyen, aşkı tanıyan ve aşkla olgunluğa ermiş kimselerdir. Dünyadaki şeylere kıymet vermeyen her şeyde Allah'a ait emareler görmeye çalışan ve gören kimselerdir. Bu karakterler roman boyunca herhangi bir rûhî ve fikri dalgalanma yaşamamaktadırlar. Çünkü artık onların nefsi mutmain olmuştur, onlar yaşamda doygunluğa ermişlerdir. Hayattaki sağlam duruşları ve düşündüklerini eksiksiz yaşamaları nedeniyle, arayış içinde olan aslî karakterlerin yol göstericisi durumundadırlar. 

Netice
Samiha Ayverdi, Cumhuriyet döneminde, kendi döneminin yazarlarından ve döneminin geleneklerinden farklı olarak insanın sosyal meselelerinin yanında iç dünyasına yönelmiş ender yazarlardan biridir. İnsanın mânevî değerlerinin unutulduğu ve tasavvufa ait meselelerin pek itibar görmediği bir dönemde güçlü üslûbuyla romanlarını kaleme almıştır. Ortaya koyduğu bütün romanlarında okuyucuya tasavvufa ve mânevîyata âit hakikatleri öğretmeye çalışmış olan Ayverdi, oluşturduğu tiplerle de her kesimden insana hitap etmeye çalışmıştır. Farklı hayatlar yaşayan pek çok insanı tasavvuf çatısı altında toplamıştır. Farklı hayatların aynı çerçevede ve anlayışta buluşturulduğu Ayverdi romanları, tezlerinin geçerliliğinin bir döneme sığdırılamayacağının ispatı olarak günümüzde de hâlâ zevkle okunmaktadır. 

Kaynaklar
Ayverdi, Samiha, Son Menzil, İstanbul, Kubbealtı Neşriyatı, 2002.
Ayverdi, Samiha, Ateş Ağacı, İstanbul, Kubbealtı Neşriyatı, 2005.
Ayverdi, Samiha, İnsan ve Şeytan, İstanbul, Kubbealtı Neşriyatı, 2004.
Ayverdi, Samiha, Batmayan Gün, İstanbul, Kubbealtı Neşriyatı, 2004.
Ayverdi, Samiha, Yaşayan Ölü, İstanbul, Kubbealtı Neşriyatı, 2005.
Ayverdi, Samiha, Yolcu, Nereye Gidiyorsun?, İstanbul, Kubbealtı Neşriyatı, 1997.
Ayverdi, Samiha, Mesihpaşa İmamı, İstanbul, Kubbealtı Neşriyatı, 2000.
Ayverdi, Samiha, Aşk Bu İmiş, İstanbul, Kubbealtı Neşriyatı, 1944.
Aktaş, Prof. Dr. Şerif, Roman Sanatı ve Roman İncelemesine Giriş, Ankara, Akçağ, 1991.
Baki, Hayati, Tanzimat Edebiyatında Roman ve İnsan, Ankara, Promete, 1993.
Esen, Nükhet, Modern Türk Edebiyatı Üzerine Okumalar, İstanbul, İletişim, 2006.
Miyasoğlu, Mustafa, Roman Düşüncesi ve Türk Romanı, İstanbul, Ötüken, 1998.
Banarlı, Nihat Sami, Resimli Türk Edebiyatı Tarihi, İstanbul, Milli Eğitim Bakanlığı, 1971. 
Tekin, Mehmet, Roman Sanatı 1, İstanbul, Ötüken, 2006.
Forster, E. M., Roman Sanatı, İstanbul, Adam, 1985.
Özkırımlı, Atilla, Türk Edebiyatı Ansiklopedisi, İstanbul, Cem, 1984.
"Ayverdi, Samiha" mad., Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi, İstanbul, Dergah, 1977.
Yurdakul, Şükran, Şairler ve Yazarlar Sözlüğü, "AYVERDİ, Samiha" mad. İstanbul, Türk Klasikleri, 1983.
"Ayverdi, Samiha" mad. İstanbul Kültür ve Sanat Ansiklopedisi, İstanbul, Tercüman Gazetesi Kültür Yayını, 1983.
Akyüz, Kenan, Türk Edebiyatının Ana Çizgileri, İatanbul, İnkılap, 1995. 
Kırzıoğlu, Banıçiçek, Samiha Ayverdi Hayatı ve Eserleri, Erzurum, 1990. (Basılmamış doktora tezi)
Alan, Selami, Samiha Ayverdi'nin Eserlerinde Üç Temel Mekân: Konak, Köşk ve Yalı, Eskişehir, 2005.
Güner, A. İnci, "Vatan Annesi", Türk Edebiyatı, Sayı: 127, İstanbul, 1984.
Yüksel, Semahat, "İnsan Yetiştirmek", Türk Edebiyatı, Sayı: 127, İstanbul, 1984.
Alibeyoğlu, Nusret, "Samiha Ayverdi'de Din Şuuru", Türk Edebiyatı, Sayı: 127, İstanbul, 1984.
Tunalı, Yağmur, "Mesihpaşa İmamı", Türk Edebiyatı, Sayı: 127, İstanbul, 1984.
Erik, Nazik, "Samiha Ayverdi ve İnsan", Türk Edebiyatı, Sayı: 127, İstanbul, 1984.
Yetiş, Dr. Kazım, "Samiha Ayverdi'nin Hayatı ve Eserleri", Türk Edebiyatı, Sayı: 127, İstanbul, 1984.
Güner, Dr. Agah Oktay, "Samiha Ayverdi Üzerine", Türk Edebiyatı, Sayı: 152, İstanbul, 1986.
Yüksel, Bayram, "Samiha Ayverdi", Kubbealtı Akademi Mecmuası , Yıl: 22, Sayı: 2-3, İstanbul, 1993.
Yetiş, Doç. Dr. Kazım, "Samiha Ayverdi Gerçeği", Kubbealtı Akademi Mecmuası, Yıl: 22, Sayı: 2-3, İstanbul, 1993.
Yardım, Seval, "Samiha Ayverdi'de Tasavvuf Düşüncesi Üzerine Tespitler", Kubbealtı Akademi Mecmuası, Yıl: 34, Sayı: 2, İstanbul, 2005.
Yücetürk, Dr. Osman Seyfi, "Samiha Ayverdi Okuluna Varabilmek", Kubbealtı Akademi Mecmuası, Yıl: 34, Sayı: 2, İstanbul, 2005.
Demirci, Prof. Dr. Mehmet, "Mesihpaşa İmamı", Kubbealtı Akademi Mecmuası, Yıl: 34, Sayı: 2, İstanbul, 2005.
Değirmencioğlu, Coşkun, "Çağdaş Düşünce Hayatımızda Samiha Ayverdi", Kubbealtı Akademi Mecmuası, Yıl: 34, Sayı: 2, İstanbul, 2005.


Dipnotlar
1 Prof. Dr. Mehmet DEMİRCİ, "Mesihpaşa İmamı", Kubbealtı Akademi Mecmuası, Yıl: 34, Sayı: 2, İstanbul, 2005, s. 35.
2 BANARLI, Nihat Sami, Resimli Türk Edebiyatı Tarihi, C. 2, İstanbul, İnkılâp, 1995, s. 1233.
3 AYVERDİ, Samiha, Ateş Ağacı, İstanbul, Kubbealtı Neşriyatı, 2005, s. 15.
4 BANARLI, Nihat Sami, Resimli Türk Edebiyatı Tarihi, C. 2, İstanbul, İnkılâp, 1995, s. 1233.
5 AYVERDİ, Samiha, Ateş Ağacı, İstanbul, Kubbealtı Neşriyatı, 2005, s. 14.
6 GÜNER, Dr. Agah Oktay, "Samiha Ayverdi Üzerine", Türk Edebiyatı, Sayı: 152, İstanbul, 1986, s. 51.
7 BANARLI, Nihat Sami, Resimli Türk Edebiyatı Tarihi, , C. 2, İstanbul, İnkılâp, 1995, s. 1234.
8 YARDIM, Seval, "Samiha Ayverdi'de Tasavvuf Düşüncesi Üzerine Tespitler", Kubbealtı Akademi Mecmuası, Yıl: 34, Sayı: 2, İstanbul, 2005, s. 81. 
9 YETİŞ, Dr. Kazım, "Samiha Ayverdi'nin Hayatı ve Eserleri", Türk Edebiyatı, Sayı: 127, İstanbul, 1984, s. 53.
10 KIRZIOĞLU, Banıçiçek, Samiha Ayverdi Hayatı ve Eserleri, [Basılmamış doktora tezi], Erzurum, 1990. s. 804-805.

f t g m